Perdede bir şey söyleyip eylemlerimizle o söze ihanet edemeyiz

Yorum bırakın

(Ken Loach’un Torino Film Şenliği’nin Ödül’ünü

reddetme açıklamasının tam metni)

Torino Film Şenliği’nin Ödül’ünü reddetmek zorunda kalmam bana büyük üzüntü veriyor.

Bu Ödül hem benim için, hem de filmlerimizde çalışanlar için büyük bir onur olacaktı. Avrupa’da ve dünyada film yapımının gelişmesinde şenliklerin çok değerli işlevleri vardır. Torino da iyi bir şöhret sahibidir; sinema sevgisini besleyip büyütmede önemli katkıları olduğu da açıktır.

Bununla birlikte ciddi bir sorun var, o da şu: Dışardan alınan hizmetlerin en düşük ücretleri alan işçiler tarafından verilmesi. Bu durumun ortaya çıkmasının değişmez nedeni paradan tasarruf etmek. İhaleyi kazanan müteahhit bu nedenle ücretleri düşürüyor ve elemanları azaltıyor. Bu da çatışmaya davetiye çıkarıyor. Bu durumun Avrupa’nın her yerinde varolduğu gerçeği, onu kabul edilebilir hale getirmez. Daha fazla

Meleklerden kendi payını almak

Yorum bırakın

Meleklerin Payı (Angels’ Share)

Ken Loach, 2012

Caner Fidaner

Paul Laverty – Ken Loach

Ken Loach’tan bir komedi? Bu bile kendi başına bir sürpriz, çünkü ustayı daha çok siyasi ağırlıklı filmleriyle tanıyoruz. Loach’un uluslararası bakışı bizi İspanya iç savaşından (Ülke ve Özgürlük = Land and Freedom, 1995) Nikaragua’ya (Karla’nın Şarkısı = Carla’s Song = 1996) taşımıştı. Bir işçi çocuğu anlatan Kerkenez (Kes, 1969) adlı filmi de meraklıların aklındadır. Mesleğinin sonraki yıllarında emek dünyasının kendine özgü sorunlarını izleyicilerine aktarmaya devam eden Loach geçici işçiler (Bread and Roses, 2000), uluslararası emek pazarının kaçak çalışanları (It’s a Free World, 2007) gibi başkalarının pek el atmadığı alanlarda at koşturdu. Bu filmlerin adlarını sıralamak bile, Loach’un niçin “İngiliz sosyalist gerçekçiliği” denen akım içinde sayıldığını anlamak için yeterli. Daha fazla