“Aşk” mı, ölüm mü?

2 Yorum

 Aşk (Amour),

Michael Haneke, 2012

Caner Fidaner

Haneke ve Altın Palmiye 2012

Haneke ve Altın Palmiye 2012

Acaba aşkın aynı zamanda böyle bir şey de olabileceğini bu filmi görmeden düşünmüş olan kaç kişi vardır? Michael Haneke, 2012 yapımı Aşk (Amour) adlı filminde yine Hanekeliğini yapıyor ve seyirciyi oturduğu koltuğa çivileyip kafasına bir sürü soru işareti gönderiyor. Gerek Piyano Öğretmeni‘ni (La Pianiste, 2001), gerek Saklı‘yı (Caché, 2005), gerekse Beyaz Kurdele‘yi (Das weiße Band – Eine deutsche Kindergeschichte, 2009) izlerken kendi kendime “Bu yönetmenin içinde bir psikopat var, ama neyse ki evcilleştirilmiş durumda ve adam öldürmek yerine çok güzel filmler çekerek varlığını sürdürüyor” diye düşünmüştüm. Aşk’ı izledikten sonra bu düşüncem pekişti. Ama artık bu söze şunu da ekliyorum: “Neden bu filmlere hayranlık duyuyorum? Benim de içimde bir psikopat var ki, Haneke’nin çektiği filmler bana (da) hitap ediyor. İçimdeki psikopatı ortadan kaldırmaya çalışmak ya da yok saymak yerine ben de onu evcilleştirmeliyim.” Daha fazla

Tek fotoğraftan bir kısa film: Selam sana Godard!

Yorum bırakın

Godard’ın çektiği filmlere bakıldığında yalnızca meslek hayatının başındaki ürünlerde değil, sonraki filmlerinde de insan ilişkilerini hep bir varlık – yokluk zeminine oturttuğu, yani ölüm – yaşam ikileminden hiç vazgeçmediği görülecektir. Godard’ın son yıllarda çektiği belgesellerde ise bu ölüm teması şekil değiştirecektir. Daha fazla

Godard: Serseri mi, Aşık mı?

Yorum bırakın

À Bout de Souffle

(“Serseri Aşıklar”),

90 dakika, 1960

Godard‘ın ilk konulu uzun filmi olan À bout de soufflé” (anlamı: “nefessiz kalma”) 1960 tarihini taşıyor. Jean Seberg ile Jean Paul Belmondo‘nun başrollerini paylaştığı bu film, sonraki Godard filmlerinden hiçbirinin erişemeyeceği bir “gişe başarısı” elde etti. Godard’ın çok bilet satmayı bir başarı olarak kabul etmeyeceğini düşündüğüm için “gişe başarısı” sözünü tırnak içinde yazdım. Daha fazla